Hikaye

Bu gece uzun olacaktı, hissediyordu. Uykusu gelmemişti, yorgun değildi, karanlığın bastırmasına aldırmadan ıssızlığın içinde ilerliyordu. Etrafta sanki ölüm sessizliği vardı, kendi hışırtısı dışında hiçbir şey duyamıyordu.

Alacakaranlıkta ilerlerken bu bomboş arazi onu ürkütmeye başladı. Bir ışık, bir insan ya da hayvan görmek için neler vermezdi ki! Ama, tek bir canlılık belirtisi yoktu.

Sanki o hızlanırsa, gün daha çabuk doğacakmış gibi adımlarını hızlandırdı. Derken, dimdik yükselen bir duvarın önünde kendini buluverdi. Tarihi bir eser kalıntısı olmalıydı. Duvarın üzerinde hareket eden bir cisim vardı, duaları kabul olmuştu! Temkinli bir şekilde yaklaştığında, o cismin genç bir kadın olduğunu gördü.

Bir kadın, bu saatte, burada ne yapıyor olabilirdi! Bunları düşünmeye dalacaktı ki kendini uyarıverdi. Daha önemli bir işi vardı. Buradan hemen kurtulmak! Kadın ona yol gösterebilirdi. Sevimli bir eda takınıp, duvara yaklaştı. Yavaşça kadına seslenip, buradan nasıl kurtulacağını nazik bir deyiş ile sordu. Fakat… Karşısındaki kadın aklını kaçırmış olmalıydı ki, buradan çıkış olmadığını söylemişti. Bu zamana kadar yeterince gerilmişti, iyice sinirleri alt üst oldu. Yine de makul bir açıklama duymaya ihtiyacı vardı. Nezaketini kaybetmeden, sorusuna bir cevap almakta ısrar etti.

Kadını ilk gördüğünde, üzerindeki siyah ve seksi elbisenin de yardımıyla, güzel biri olduğu düşünmüştü. Ama her geçen saniye akıl almaz bir biçimde çirkinleşiyordu. Konuşmaları gittikçe anlamsızlaşıyor, tavrı gittikçe tahammül edilmez oluyordu. Gördüğü bir hayal değilse, üzerinde akrepler yürüyor, yanında kıvrılmış bir yılan duruyordu. Delinin biriyle karşı karşıya olduğuna emindi.

Cevap beklemekten vazgeçti. Bu lanet kadın ve bu korkunç yerden derhal uzaklaşmalıydı. Hiçbir yere çıkmayan bir yol! Kimi kandırdığını zannediyordu bu haddini bilmez kaltak!

Güneş yükselirken tiz sesi hala kulaklarında çınlıyordu:

“Defol ya da geber!”

Kast ettiği tam olarak buydu.

Tarot

Uğursuzluğu ile nam salmış 13 numarada, Ölüm, bir şeyleri sonlandırmak için beklemektedir.

Budala, çizdiği resme tekrar tekrar bakarken artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını görüyordu. Ölüm ile karşılaşması, hislerinde yanılmadığının bir göstergesiydi. Bir dönem, bitmişti.

Çünkü ölüm, bitirir. Bu bitiş, bir ilişkinin, belirli bir sürecin, bir işin, bir duygunun bitişi olabilir. Yıkılmakta olan bir devlet, değişmekte olan bir rejim, kapanmakta olan bir çağ da nesnesi olabilir. Maddi dünyayla alakalı olabileceği gibi, tamamen soyut bir kasıt da taşıyabilir. Sayısız olasılığın tek ortak özelliği “hoşça kal” dedirtmesidir.

Tarot’daki Ölüm kartı, salt kelime anlamına takılanlar için hep ürkütücü olmuştur. “Ölecek miyim?” sorusu koşullanılmışçasına akla gelir. Fakat Tarot, doktor değildir. Madem ki ölüm, bitişlerle ilgilidir; bir insanın, saksıdaki bir çiçeğin veya minik bir kedinin hayatının sonlanması da ihtimal dahilinde olacaktır. Yine de bu sonuç, milyonlarca olasılıktan sadece bir tanesidir. Ki Ölüm’ün Tarot’taki karşılığı aslen semboliktir.

Bilakis, Ölüm kartı en verimli kartlardan biridir. Zira, bitişler olmadan başlangıçlar olmaz. Daha önemli, daha değerli şeylere yer açılması için bazı şeyler sona ermelidir. Çoğu zaman beklenmedik bir şekilde gerçekleşip, büyük üzüntü yaratsa da, ileride bu bitiş için şükredebilirsiniz. Bırakın, elinizden kaymakta olan şey her ne ise gitsin! Siz, bu bitişten bir başlangıç yaratmaya, giden yerine gelene konsantre olmaya ve kendinizi gerçekten hak ettiğiniz şeye hazırlamaya başlayın.

Ölüm kartı, kartı çeken kişiye, bir şeylerin bittiğini, onu değişim ve dönüşümün beklediğini söyler. Bu güce direnmek ve geçmişe yapışmak yerine, onu buyur etmek, daha tatminkar deneyimlere kapıları açacaktır. Kartın yönetici burcu, yıkımın, yaratımın ve dönüşümün burcu, tutkulu, sivri dilli ve seksi Akrep’tir.

Tarot’taki sembolik Ölüm kartı ölümün korkulacak bir şey olmadığını, tam tersine bereketli olduğunu söylemektedir. Ölüm sizi sınırlayan faktörleri ortadan kaldıracak, tozlanmış yolları süpürecek ve sizi başka birine dönüştürecektir. Sahip olduklarınız size sahip olmaya başlamışken sizi özgürleştirecek, size yeni bir yaşam verecektir.

Esasında insan kaybetmeyi de ölüm fikrini de sevmez. Fakat ölüm gibi bir hakikati kabul etmemek hayatın kendisini dışlamaktır. Son tahlilde, yaşam ve ölüm birbirinin ayrılmaz parçalarıdır. Teorik olarak bunu söylemek pek kolayken; pratikte… İnsanız nihayetinde. Biten şeyin, sizi bir süreliğine yasa sürükleyeceğini ve üzeceğini inkar etmemek gerekir. Yine de bu süreç de her şey gibi sonlu, gün doğumu ise yakındır.