Hikaye

Çok acıkmıştı. Akşam yemeğini tamamen unutmuştu ve sabahleyin, midesi onu bu unutkanlıktan ötürü azarlamaktaydı. Açlıktan olsa gerek, çok uzaklardan gelen mis kokuyu fark etmekte gecikmedi. Gayri ihtiyari ayakları kokunun geldiği yere yöneldi.

Tüm bu güzel koku, mütevazi bir kır evinden geliyordu. Evin verandasında bir kadın oturuyor, yanında da 4-5 yaşlarında bir kız çocuğu, belli ki oyun oynuyordu.

Anne – kıza yaklaşırken hiç çekince duymadı. Anne olduğunu düşündüğü kadının anaçlığı, duruşuna oturuşuna sinmişti. Daha da yaklaştığında kadının hamile olduğunu ve hislerinde yanılmadığını fark etti.

Küçük bir ricada bulunabilirdi! Şayet bu mis kokan ekmeklerden bir parça ona verirse, karşılığında bir miktar parayı, o da çekinmeden verebilirdi.

Cömert duygularının hemen karşılığını buldu. Kadın, ekmekler pişene kadar biraz beklemesini söylemişti. Kokuya bakılırsa fırından çıkmak üzerelerdi.

Ama küçük kız yanına gelmiş, arsızca onu çekiştiriyor, oyun oynamaya davet ediyordu.

Küçük kızı kıramadı. Ekmekler pişene kadar onunla oyalanabilir ve açlığın yarattığı baskıyı hafifletebilirdi.

Başakların süslediği yemyeşil kırda koşturmaya başladılar. Kuşlar, gündüz şarkılarına başlamışlardı bile. Küçük kızla yerde kıkırdayarak yuvarlanırken, çocukluğuna geri dönmüş gibiydi. Çocuk olmak öylesine keyifliydi ki…

Zamanın nasıl aktığını fark etmemişti. Küçük kız uyarmasa, anneyi, ekmekleri ve açlığını hatırlamayacaktı bile.

Güle oynaya eve döndüler. Anne, taptaze ekmeklerden bir parçayı ona verdi, üstelik tüm ısrarına rağmen, karşılığında bir miktar para almayı reddetti. Lezizdi! Hele bu açlıkta bin kat daha lezizdi. Fırından taze çıkmış, diye düşündü, böylesine güzel kokan bir ekmeğe hayır diyecek kimse olabilir mi!

Tarot

3 numarada, annelerin annesi İmparatoriçe sevgiyle kucaklamaya hazır, sabırla beklemektedir.

Artık bir fikri ve bu fikre dair kararları olan Budala, şimdi yeni sorularla karşı karşıyadır: Nasıl bu kararını gerçekleştirecek, vücut bulmasını sağlayacak, onu nasıl filizlendirip meyvelendirecektir ? Nasıl geliştirecektir? İşte İmparatoriçe, burada devreye girerek Budala’ya öğretmenlik yapar. Ya da diyelim ki, içindeki kadını, anneyi çıkarmasını sağlar.

Hamile bir kadının, karnında büyüyen bebeğini sabırla bekleyişi ve tüm kalbiyle bu hiç tanımadığı, neye benzeyeceğini bilmediği yavruyu sevişi gibi her yeni olan şey de cömert bir sevgi, sabır ve özen ister. Bıkmadan usanmadan bir bakım gerekir ki bu yavrucak, her ne yavrusuysa, büyüyüp serpilsin.

Bu hiç de kolay olmayan bakımı sağlamanın yolu, içinizdeki kadını, kadınsal yanı keşfetmekle açılır. Kadınlık derken burada kadına atfedilen özellikler üzerinde durmalıyız; güzellikle olan ilişkisi, yaratıcılığı, doğurganlığı ve bereketi, duyularla ve hislerle olan yakınlığı gibi… İmparatoriçe içinizdeki anne kadını uyandırmaktadır.

İmparatoriçe kartı, onu çeken kişiye, yeninin karşısında endişelenmek yerine sevgiyle bir yaklaşımı ve sabrı öğütler. Kartı çeken kişinin annesini, anne gibi gördüğü birini de simgeleyebilir. Kartın yönetici gezegeni sanatın, doğanın, aşkın ve cinselliğin Tanrıçası, güzeller güzeli Venüs’tür.

Kısacası İmparatoriçe size şöyle seslenmektedir. “He ne ise olmasını istediğiniz, sabır ve sevgi olmazsa olmaz. İlham arıyorsanız, doğaya gidin, bahçelerde gezin, meyve toplayın, kırlarda uyuyun. Doğanın muhteşem kokusunu içinize çekin, tabiat anaya dokunun. İçinizdeki kadınla temasa geçip, onun size rehberlik etmesine izin verin. Bir çocuk, bir resim, isterseniz bir heykel yapın, ama onu beklentisizce sevip kollayın. Sabırla bekleyin ki sonuçlarını alın.”

Fakat, fazla sevgi de zarar verebilir, aşırı sulanan çiçeklerin ölmesi örneğindeki gibi… Sevginizi verirken sınırlarınızı bilin. Sevginizi her neye veriyorsanız, bunu ona sahip olmak için yapmayın. Sevdiğinizi sevginizle boğmayın, kendinize tutsak etmeyin, bilakis özgürleştirin. Zira gerçek sevgi, bu tip kişisel kaygı ve beklentiler içermez.